Türk kahvesi

Ve kahve acısının çekiciliği

Türk kahvesi her zaman o kadar ayırt edicidir ki, unutulmaz ve diğer kahve türleriyle karıştırılımaz, bu yüzden iki tat arasında(acı ve tatlı) gerekli dengeyi sağlamak için onu bir tatlıyla birlikte servis etmek güzelliğini ve benzersizliğini daha fazla hissetmemizi sağlar.

“Kahve cehennem kadar siyah, ölüm kadar güçlü, aşk kadar tatlı olmalı.”

İstanbul’un asil kafelerinde, Türk kahvesi içerken, kahve severler tarafıdan her zaman bu sözü tekrarlanır. Otantik Türk kahvesinin tadına bakan kişi sözün anlamını tam olarak anlayacaktır.

Türk kahvesi tarihi 1540 yılında Özdemir Paşa’nın Osmanlılar döneminde Yemen’den getirmesiyle başladı.

O zamanlar Türkiye’de Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığıydı ve Özdemir onu anavatanına getirdiğinde, kahve sadece kral ve kraliyet meclisine sunuldu. Kral ve çevresi kahveyi çok sevdiler ve sarayda kahvenin detaylarıyla ilgilenen ve denetleyen kahve işçisinin konumu olan saraya yeni bir konum yerleştirdikleri noktaya kadar sanat gibi hazırlanmasını ve sunumunu yaptılar.

O dönemde Türk kahvesi kraliyet mutfağında çiğ kahve tohumlarını kavurulup havan içinde öğütüp metal bir tencerede pişirilerek hazırlanırdı.

Daha sonra kahve, sarayda ilk kez hazırlandığı gibi Türk halkına tanıtıldı.

Kahve ülkenin pek çok bölgesinde popüler hale geldi ve birçoğu onu uygun şekilde hazırlamaya çalıştı.Türklerin çoğu nasıl kahve yapıldığını öğrenmeye gitti ve kafeler bu şekilde ülke çapında başladı ve yayıldı.

1656 yılında Bakan Köprülü Mehmet Paşa, isyancıların ve devrimcilerin hükümete karşı toplandığı yerler olduklarını iddia ederek yetkililere tüm kahve dükkanlarını kapatmalarını emretti. kahve İçme toplantıları yapanlara dövme ve hatta idam gibi cezalar uygulandı ve bu kahve severleri ve içenleri şok etti. Bakan Köprülü’nün görev süresinin bitiminden sonra kafeler yeniden açıldı.

Türk kahvesinin en eğlenceli geleneklerinden biri, şekeri eklemek yerine kahvenin acılığını ve tuzluluğunu dayanıp dayanamayacağını test etmek için gelin, damat kahvesinin fincanına tuz ekliyor ve böylece sabrını, sevgisini ve hataları bağışlığını ölçüyor gibidir.

Son olarak, 2013 yılında Azerbaycan’ın Bakü şehrinde Somut Olmayan Dünya Mirası Koruma Kurumu tarafından yapılan toplantıda, Türk kahvesi UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine dahil edilmiştir. Hikâye anlatıcısı, Karakuz, Mevlana’ya izin verme dansı, kırkpınar güreşleri ve Mesir macunu sonra türk kavesi, sırada onbirinci miras haline geldi.